14th Ekim, 2014 | by Ozan İlginoğlu
Pazarlanamayan Cumhuriyet
Hristiyanlık 2000 yıldan beri aynı şeyi söylediği için vardır. O bir din değil pazarlama harikası bir kavramdır.
Artık sıradan kutlanması gereken bir olay olarak kabul edilen Cumhuriyet her sene içi boşaltılan bir kavram olma yolunda ilerliyor. Özünde halkın yönetimde söz sahibi hatta sahibi olması anlamındaki Cumhuriyet her sene “Amannnn şimdi seçimlere gidip kim oy kullanacak ya da zaten benim yerime bu işleri yapan milletvekilleri var ben niye düşüneyim”gibi düşüncelerle elimizden uçup gitmekte.
Ama işin güzel yanı biz bu şekilde düşünmeye itilmekteyiz. Dedelerimizin, ninelerimizin siyasi işlere bulaşma tavsiyelerinden başlayıp ailemizin üniversiteye gönderirken siyasetten uzak dur demesine kadar giden bir süreç. Yaşamın içinde yer alan siyaset önce bize yani bireylere yabancılaştırılıyor sonra bir başkasına ihale ediliyor. Ve bize sadece oy kullanmak kalıyor.
Artık her fikrin temelinde aynı olmasından sadece paketlemedeki farklarına bakarsak.Tüm partiler özünde aynılar sadece albeni de farklılar. Böyle bir toplumda yaratıcı insanların barınması beklenemez ki. Yolda yürüyen insanlara bakıp herkes niye aynı diye sorarken birbirinin üzerinde aynı renkli kıyafetleri giymekten nefret eden kadınlar artık tıpatıp tek yumurta ikizi gibi giyinmekte. Bunlar pazarlama’nın başarısı.Özünde tüm kıyafetler aynıyken jelatini sırf diğerlerinden farklı diye seçilmesi bundandır.
Cumhuriyet monarşiden, oligarşiden, tirandan farklı iken seçilmesi hepsinden farklı olmasında yatıyordu. Özünde de farklıydı jelatininde de. Ama artık 29 Ekim 1923 yılındaki Cumhuriyet yok ortalıkta. Özünde farklı olmakla birlikte jelatini bir monarşiye benzeyen cumhuriyet var. Bizi de zaten cezbeden o.
Bir zaman gelecek bizler şu soruyu soracağız madem ambalaj monorşiye, oligarşiye benziyor neden Cumhuriyeti seçelim ki? Bizden de istenen bunu dememiz.
Emin olun yönetimler ne kadar değişirse değişsin yine o kızlarımız yan yana aynı kıyafetleri giyecek. Sadece benliklerinin adlarının farklı olduğunu bilerek içsel psikolojik rahatlamalarıyla biz farklıyız diyecekler.
Pazarlama perde arkasından bakacak. Değişime direnmeden ismini gerilla yapacak, imaj yapacak, nöro yapacak o hep olacak. Philip Kotler’in dediği gibi pazarlama hep vardı sadece onu çıkarmak için cesaret gerekiyordu.