9th Kasım, 2016 | by Ozan İlginoğlu
0Benim için Donald Trump 2008 yılında Başkanlığı kazanmıştı!
”Yıl 2008, aylardan Ekim ve yer Lafeyette – New Orleans’da bir bar…”
Kitaba başlar gibi bir giriş yaptım ama perşembenin gelişi çarşambadan belli oluyor! Beni tanıyanlar bir Amerika maceram olduğunu bilir. Bu macera içinde işte yukarıda girişini yaptığım ( Donald Trump ) cümlede geçen bir geceyi anlatmak istiyorum.
Kulakları çınlasın ABD’de yaşamını sürdüren Taner ile o gün iş çıkışı evimizin yakınında bulunan bir bara (pub) giderek kendimize bir değişiklik yapalım istedik. Gözünüzün önünü gelmesi açısından karanlık bir sokak ve önünde Harley-Davidson’dan oluşan bir motorsiklet parkı, önünde de dövmeli, kaslı, sakallı adamlardan oluşan bir güruh olduğunu hayal edin. Burada bu tip barlar, Teksas usulü tarzı olarak genelde biliniyor. İçeriye girdiğinizde bizi loş büyük bir salon, onlarca motorcu adam ve bilardo masalarından oluşan bir alan karşıladı. Doğulular ile Batılıların espiri kültürü hep farklıdır. Kulak misafiri olduğunuzda konuşmalara zaten bunu daha iyi anlıyorsunuz.
Biz bu dev salonda kıytı, köşede bir şeyler içmenin daha mantıklı olacağına karar verdik. Usulünce takılmanın da kimi zaman bir bedeli oluyor. İçeriye 7-8 kişilik bir motorcu grup girdi. Ve doğrudan bizim bulunduğumuz köşeye yöneldi. Taner renkli gözlü, sarışın bir arkadaşımız yani ABD’liyim derse yırtabilir. Ama bendeniz ”esmerim biçim biçim” kıvamındayım, yırtmayı bırak dikkat çekiyorum.
”Esmerim biçim biçim”
Grup lideri doğrudan bana yöneldi. Bara gelmeden önce arkadaşın azcık demlendiği her halinden belli oluyor. Bize gelen arkadaşı size şöyle tarif edebilirim. Donald Trump’ın dövmeli, sakallı ve deri kıyafetli hali… Sokak arası selamlaşmasından sonra adımı sordu ve nereli olduğumu merak etti. Ve harikalar yaratan diyalogumuz başladı.
– Sizin Hintlilerle bir akrabalığınız var mı?
– Hayır, yok.
– Peki Pakistanlılarla…
– Hayır, yok. Türkiye’de yaşayan bir Türküm…
– Çok sevindim, bir onlara birde bu Meksikalılara çok uyuz oluyorum. Onlar geldiler, bu çocuklar (eliyle grubu işaret ediyor) işsiz kaldılar.
– Çalışıyor musunuz?
– (Tahmin edersiniz ki olayın yöneldiği noktayı anladım. O yüzden vereceğim her cevabın bundan sonra aleyhime delil olarak kullanılacağı kesin!) Evet çalışıyorum.
– Türkiye’de iş yok mu?
– Derdim iş değil dilinizi daha iyi öğrenmek. İş yanında bahanesi…
– Çok güzel şimdi daha çok sevdim seni çocuk. Bira ısmaralamak istiyorum!
– Taner, arkadaşlar sorun yok değil mi?
– Hayır, hayır bilardo oynayalım. (Beni gösteriyor)Bu çocuk ile düello yapmak istiyorum.
– (Bana taktığını artık söylememe gerek yok sanırsam. Her türlü bir yerde adam yenmek istiyor beni) Ben oynamayı bilmiyorum.
Bu arada arkadaşım Taner’e (biz buradan sığışalım adam her türlü yiyecek beni) dedim. Taner’de 5 dakika daha sohbet sonra acil telefon geldi bahanesi ile kaçmayı uygun buldu. Ve oyun sahnelenir hararetli hararetli Taner telefonda konuşmaya başlayıp bana işaret eder, çıkalım diye.
– Nereye gidiyorsunuz? (arkadan bir ses)
– Taner: Çok acil bir telefon geldi çıkmamız gerekiyor, tekrar görüşürüz.
– Donald Trump kılıklı adam elimi sıkarak. ”Beyazlar dışında herkese gıcığım sebep mi! Benim Amerikalı kardeşim sokakta dilenirken bu insanlar ona sadaka veremez. Onlar bugün değilse bile yarın gidecekler. Başkan Obama’nın gelmesi sadece bu işi biraz daha öteledi.
– Düşündüğün gibi olsun, iyi akşamlar…
Şimdi Televizyonlarda Hillary Clinton’ın nasıl seçimleri kaybettiği, Trump’ın ise nasıl kazandığı tartışılırken bu hikaye aklıma geldi. Aslında 8 yıl önce Trump kazanmıştı, farkında değillerdi.
Zor yıllar bizi bekliyor, ”hayırlısı”…