11th Ocak, 2016 | by Ozan İlginoğlu

Dijital pazarlamada İzmir’in yeri nerede?

Türkiye’nin üçüncü büyük nüfusuna sahip İzmir, yatırımlar konusunda ne yazık ki aynı sıraya sahip illerimiz içerisinde yer almıyor. Yatırım; iş, aş ve gelişmişlik demek… Hal böyle olunca gerek bir elin parmaklarının sayısını geçmeyen büyük şirketler ve sayısı ancak binleri bulan KOBİ’lerin çok küçük bir kısmı dijital dünyayı tanıyor. Ve bunların da daha küçük bir kısmı “dijital pazarlama“yı kendine dert edinmiş durumda…

Gelişen, ilerlemeye çalışan bir ülkede özellikle yatırım yapılmayan ve geriletmeye çalışılan bir ilde biz iletişimcilere çok iş düşüyor. Bu işleri farkındalık yaratma, bilgilendirme, yol gösterme, yardım etme, uygulama, değerlendirme ve raporlama olarak sıralayabiliriz. Biz sayıları onlu rakamlarda bulunan “iletişimciler” bu aşamaları atlayarak yerine getirmeye, doğal olarak getirememenin büyük ızdırabını yaşıyoruz. İşte serbest piyasanın kuralı böyle zamanlarda hızlı işler. Boş bırakılan alanlar ehli olmayan fırsatçılar tarafından doldurulur.

Ben üzerime düşen görevi son iki yıldır yukarıdaki sırayı bozmadan yerine getirmeye çalışıyorum. Ve ilk yola çıktığımdan bu yana alınan yolu sevinerek izliyorum. Ama yeterli değil!

Dijitalliği hala lüks sanan işletmeler İzmir’de hala fazla ama önemli sayanlarda onlar kadar fazla. İşte beni umutlandıran kısmı bu noktada gizli…

Dikkat ederseniz yazıda dar tanım “Sosyal medya“ya hiç konuyu getirmiyorum. İzmir de yanlış nokta her dijital tanımın bu dar kavrama sıkıştırılmasında yatıyor. Bizim bahsettiğimiz dijital pazarlamada bulut teknolojilerinden, nesnelerin internetine her dijital şey içine giriyor.

Kendini iletişimci olarak tanıtan her kişi bu ayrımı çalıştığı firmalara anlatmalı, farkındalık yaratmalıdır. Üniversitelerimizin kursları giderek artmalı eğitim alanı dijital tüm dünyayı kapsamalıdır. Ekonomik örgütler, sivil toplum kuruluşları tüm işletmeleri bir şekilde eğitmelidir. Kısa vadede eğitimler, uzun vadede önce İzmir’in sonra da ülkenin dijital dönüşümüne büyük katkı sağlayacaktır.

Dünyanın merdivenleri üçer üçer çıktığı bir dönemde tek tek çıkmaya çalışmak ne kadar ilerlemeyse o kadar ilerliyoruz. Ama bizleri piyasadaki diğer insanlardan ayıran en büyük özellik, her şeyi para ekseninde görmemekte yatıyor. Vermeden almak, Allah’a mahsup bir şeydir.

Önce bulunduğun alan hakkında insanları doyuracak bilgileri vereceksin, kimi zaman yol göstereceksin. Bu senin mesleğine yapman gereken görevin.

İşe bu noktadan başlayıp baktığınızda göreceksiniz ki İzmir’deki ”dijital” alan daha emekleme aşamasında. Bu aşamayı fırsata çevirmek bizim elimizde… Bir çocuğu büyütür gibi sağlıklı ve doğru büyütmek için geç değil…

O yüzden kolları sıvayıp 2016 yılında payımıza ne düşüyorsa onu yapmaya hazırız…