14th Nisan, 2015 | by Ozan İlginoğlu
0“Milletçe alkışlıyoruz”un şokunu yaşıyoruz!
Alışkanlıklardan vazgeçmek herkes için zordur. Kimisi alışkanlık nedir bilmezken, kimisi için de o bir ritüeldir, vazgeçmek diye bir şey olamaz. 7 Haziran’da yapılacak genel seçimlere doğru kronometre işlerken belki de yaklaşık 20 yıldır görmediğimiz olaylar olmaya başladı. Her anlamda olaylar olmaya başladı da benim tercihim seçim çalışmaları maksadında gizli!
Muhalefet partilerini amatör, hazırlıksız, iktidarın peşine takılıp giden çizgiden ayıran bir çalışma başladı. Hatta öyle ki bugüne kadar iktidar partileriyle özdeşlemiş şeyleri onda görmeye başladık. Evet, Ali Taran’ın çalışmasını yürüttüğü CHP’nin “Milletçe Alkışlıyoruz” kampanyasından bahsediyorum. Özellikle reklam dünyasında egoların savaşı çok sert ve acımasız olur. Yaptığı işte iyi olduğu bilinen kişiler kimi zaman kıskançlıkla kimi zamanda gıptayla bir başkasını hırpalar, yerden yere vurur. Ali Taran hep böyle bir kişilik olmuştur. Bir adamın hiç mi seveni olmaz kişisel anlamda! Ama aksine yaptığı işlere hep bir saygı gösterilmiştir. İşi ile övülmüş, kişiselliği ile yerilmiştir. Ama laf aramızda kalsın ben kendisini Ali Atıf Bir’den daha çok severim!
Kartal mitingi öncesi kedili, trafolu teaserlar ile kampanya aslında başlamış oldu. Türklerin vurmalı çalgılara, marşlara aşinalığı bilinir. Aslında bunun temelinde asker millet olma güdüsü yatmaktadır. Teaserlarda bu genetik kodlarımıza seslenen davullu, alkışlı nereye çekersen gelebilecek bir slogan “milletçe alkışlıyoruz” ile yola çıkıldı.
Kartal mitingi ile aslında resmi start verilmiş oldu. Akılda kalıcılığı, isteyenin istediği yere çekebileceği bir slogan, bu arada duygulara seslenen baskının sisteme egemen olduğu yerde dalga geçen anlayış, iktidar partisi dahil bir çok insanı şaşkına uğrattı. Evet, özellikle iktidar partisi ve diğer seçime girecek partiler bu kampanyanın şokunu yaşıyorlar. Bu kadar doğru ve kaliteli bir çalışma CHP’den beklenmiyordu. Ne yapacaklarını şaşırdılar?
Belki de ondan devlet kanallarının ambargo koyması, Başbakanın yaklaşık 1 saat süren Kartal mitingi sonrası çıkıp bir laf edecek çalışma bulamaması. Ali Taran çalışmaları hep egoist olmuştur. Yaptığı reklamların içinde hep kendini beğenme, kendini diğerlerinden ayrı görme vb. Aslında kendi çıtasını kendisinin koyduğu çalışmalar olmuştur.
Miting dizaynından tutunda konuşma metnine kadar her şeyin değiştiği ve CHP Genel Başkanının buna harfi harfine uyduğu bir kampanya başladı. Belki de ilk defa Kılıçdaroğlu kendine başbakan denmesine kızmadı, ilk defa vatandaşlarım dedi, ilk defa malum şahıslar dedi ve ilk defa ekonomi dedi… Bu saydıklarım az ve öz şeyler değildir. Kalıplaşmış, ağır hantal kurumlarda değişim her zaman zordur.
Toplum bilimlerinde hiçbir zaman 2X2, eşittir 4 etmez.Doğal olarak kimisi eleştirecek olmadı diyecek diğeri çıkacak ben daha iyisini yapardım diyecek vb. Benim işim daha iyisini yaparım demek değildir, benim işim olanı dikkatlerden kaçanı ortaya koymaktır. Doğruya doğru dediğimiz gibi yanlışa da yanlış deriz. Ayrıca kimseye göbekten bağlı olmadığımız için en kral sayfalar bu yazdıklarımdır!
Miting sırasında 1 hafta önce başlayan teaserların devamı insanlara izlettirildi.
“Yaşanacak bir Türkiye geliyor” ile Ankara’da yapılacak mitingin ismi, Kartal mitingi bitiminde meydana gelenlere söylendi. Ve seçim vaatlerinin resmi olarak ilk defa bu mitingde anlatılacağına değinildi. Planlı, programlı olmanın bugüne kadar zararını gören olmuştur bilmiyorum. Ama ilk defa doğrudan yararını bir muhalefet partisi görecek gibi görünüyor. Doğru ve yerinde bir çalışma yapmak için büyük bütçeler olmasına gerek yok. Büyük bütçeler doğru çalışmayı daha doğru yapar o kadar.
Düşünün Che’nin doğru ve inandığı bir çalışması olmasaydı, çok parası olsaydı ne yazardı! Ya da Çin çiftçi devrimi yapan Mao’nun çok mu parası vardı vb. Demek ki doğru çalışmalar için bütçeler harcanan zamanın tasarrufunda doğrudan etkili oluyor. Biz iletişimciler için her seçim aslında bir laboratuvar imkanıdır. İşte bu seçimler kendi açımdan daha başarılı kampanyaları izlememiz açısından daha yararlı geçecek gibi görünüyor. CHP şimdi de iktidar kanadı tarafından sürekli engellenen internet gençliğine doğrudan dokunmak adına Ekşi Sözlük yazarları ile soru cevap buluşması da gerçekleştirdi. Bu tip çalışmalarda kaç kişiye seslendiğinden ziyade hedef grubun ne kadarını tatmin ettiğin sorusu önemlidir. Tatmin olan hedef grup 10 kişi ise aslında siz 10 gönüllü çalışan edinmiş olursunuz. Onlar sizi her yerde savunurlar… Ağızdan ağza pazarlamanın özü de budur.
Daha kampanyaların, çalışmaların çok başındayız. Elimden geldiğince, zaman buldukça partilerin kampanyalarına değinmeye çalışacağım. Ama özellikle Ali Taran’ın çalışması bana Cem Yılmaz’ın “Kakabüs” hikayesini hatırlattı. “Miletçe alkışlıyoruz” kampanyasının özü çıtayı kendin koymak, koyduğun çıtayı aşmaya çalışmak. Ne yaparsan yap, kendinle yarışmalısın… O yüzden miting boyunca ne iktidar, ne parti ismi geçti. Hedef kendileriydi, yani milletin kendisiydi. Yazıyı bu komik anlatıyla bitirmek istedim…