28th Ekim, 2014 | by Ozan İlginoğlu
0Ürünü nereye yerleştirsek acaba!
Ülkemin güzel insanları her şeyi sonuna kadar kullanmayı seviyor. Yıllardır yurt dışında uygulanan, dizi, program vb. uygulamalar içine markaların doğrudan ürünlerini yerleştirmesi ya da özellikle dizilerde senaryo içine yedirilmesi artık bizde de yasal duruma geldi. Buraya kadar bir sıkıntı yok. Sıkıntı o ürünü nereye yerleştireceğimizle ilgili?
RTÜK kanunu ile serbest bırakılan bu durum alınan ücretler nedeniyle pratikte kanallar tarafından fazla uygulanamıyor. İnternet üzerinde rakamlar ile ilgili araştırma yaptım bulamadım. Benim bir kaç kanaldan aldığım fiyatlar var ama onları buraya yazmayacağım. Sadece bir oran vermem gerekirse neredeyse RTÜK alınan ücretin en büyük ortağı!
Bu durumda doğal olarak ne reklamveren ücretin yüksekliği nedeniyle tercih ediyor ne de TV’lerden bu talepler geliyor. Ancak büyük bütçelerin döndüğü dizi veya yarışmalarda görüyoruz. O zamanda adam yani reklamveren parasını verdik o kadar izleyicinin ben gözüne sokarıma getiriyor. Bir anlamı olmuyor. Bunu en çok “Yalan Dünya” dizisinde geçen sezon sıkça gördük!
Peki işin özü gerçekte bu mudur? Neden “ürün yerleştirme” firmalar tarafından tercih ediliyor?
Cevap basit… Gün içinde tüketici o kadar çok dışarıdan etkiye maruz kalıyor ki algısı sürekli kapalı şekilde geziyor. Kapalı olan algıdan ya da süzgeçten geçebilmek için onu en savunmasız halde yakalamak gerekiyor. Bu da Türk toplumunda ya dizi de ağlarken ya da gülerken veya da bir yarışma programında ancak gerçekleşiyor. Bir de RTÜK’ün fahiş fiyatları işin içine girince masadaki içeceğe yapılan kamera zoomu kimi zaman 20 saniyeleri buluyor. Otomatik olarak izleyici algısı logoyu görür görme yine algısını kapatıyor.
Oysa ki yurt dışı örneklerinde bu iş tamamen doğal süreç içinde yapıldığından algılar açık, süzgeçler işlem dışı kalıyor. Ve hedefe ulaşılıyor… Amaç zaten bu kadar çok uyarıcı içinde seçilmek ve tercih edilmek değil mi?
Örneğin bir yabancı dizi de, oyuncu gider dolaptan birasını alır ve açar toplam 5 saniye de bu işlem tamamlanır. Yine ilerleyen bir sahnede başka bir oyuncu aynı birayı alıp içer ve bu eylem kısa ve belirli bir süreçte tekrarlanır… Kimseye tuhaf gelmez belirli süre sonra sıradanlaşır, izleyici her dolap açıldığında o biranın alınacağını bilir!
İşte gerçek ve doğru “ürün yerleştirme” budur. Yoksa bizde koca masadan etrafı tamamen boşaltılmış ve en az 20 saniye odaklanmış bir kamerada izleyiciye gösterilen şey ürün yerleştirme değildir. Onu adı ürün koymadır. Ürünü eğer o şekilde koyarsan tüketici isterse alır, istemezse almaz ki çoğu zamanda almaz!
Yine de enseyi karartmamak gerek, bu son yasal düzenleme dünya için küçük bizim için büyük bir adımdır… İşte parayı daha az işimizi daha da fazla sevsek harika olacak ama neyse…