20th Ekim, 2014 | by Ozan İlginoğlu
0Sosyalleşirken asosyal olmak…
Sokakta hayat varsa, sanal sosyal dünyada ne var?
Kavramlar da insanlar ile birlikte değişiyor, hatta yaşlanıyor ve sonunda ölüyor. 50 yıl önce sosyal olan bir kişiyi tanımlarken arkadaş çevresi geniş olan, kültürel aktivitelerde bulunan, çevresi ile etkileşim içerisinde yer alan kişiyken bugün tamamen değişti. Değişmeyen tek şey arkadaş çevresi…
Artık sosyal olan kişiyi tamamen internete indirgeyen bir anlayış var. Adı sosyal olan ama aslında asosyalliği bir şekilde niteleyen ‘sosyal medya’ daki arkadaş sayın ve aktif oluşun ile nitelendiriliyorsun. Bu durumda rakamların önemi artıyor. Yani bundan 50 yıl önce niteliğin ön planda olduğu bir düzenden niceliğin ön plana çıktığı bir zamana geçiyoruz. Sosyal medya da arkadaşın ne kadar fazlaysa, o hesaplar üzerinden ne kadar fazla katılımcıysan o kadar ‘sosyal’ bir insan oluyorsun, kocaman bir sanal olarak….
Yalnızlaşan ve özellikle yalnızlaştıran biz insanları yönetmek her geçen gün daha kolay oluyor. Dünya sistemi için en büyük sorun insan değil, biraraya gelen insanlar. Bunun çözümü de bireyselliği ön plana çıkarırken toplumsal birlikteliği aşağılamak oluyor. Aşağılama TV’de, gazetelerde, dilimizdeki kelimeler üzerinden yapılıyor. Ve biz de bunu yutuyoruz.
Sakın dışarı çıkma, hakkını arama, özellikle de biraraya gelme. Bak teknoloji gelişti, internet üzerinden arkadaşını takip et, oradan muhabbet et olmadı oradan imza kampanyaları düzenle ama sakın dışarı çıkayım deme. Çünkü aç gazete ve TV’yi dışarısı kaos ve olaylar var. Evinde uslu uslu otur!
Peki biz aracılı iletişimle çıktığımız bu sözde sosyal dünyada nasıl da araçların kontrolüne girdik! Fark etmeden usul usul beynini dönüştürülüyor. Ve ulaşılmak istenilen şey internet kanalları üzerinden sizi daha aktif ederek takip edilmeni kolaylaştırmak. Ne kadar sosyal medya o kadar takibi kolay birey… Halbuki gerçek hayat böyle mi? Sokakta takip edilmek zordur, sokak insana kendini tekrar hatırlatır. Gerçek dünya ile karşılaşan insan edilgen durumdan etken hale gelir…
İşte bundandır sosyal medya kavramı ilk Türkiye’de tartışılmaya başladığı dönemde bu tartışmaya sosyolog, psikolog ve felsefeciler dahil edilmedi. İsmi sosyal kullanıcısının asosyal olduğu bir düzene birey itildi. Şimdi de izlenmeye devam ediliyoruz… Bence de sokakta hayat var!