17th Ekim, 2014 | by Ozan İlginoğlu
0“An gelir”, Mehmet Pişkin ölür…
Hiç bir zaman fırtına varken fırtınaya karşı yürümedim. Dün bir anda önce sosyal medya’da sonra da konvansiyonel medya da yer alan “Mehmet Pişkin”in intihar videosu bir sürü insanda soru işaretlerinin oluşmasına neden oldu. O kadar kandırılıyoruz ki gün içinde sağdan soldan gelen mesajlarla. İnanamıyoruz ne verilen mesajlara ne de kendimize…
Özellikle internet sayesinde aynı sektörün mensupları birbirini takip ediyor uzaktan olsa da birbirini tanıyor. İşte bu şekilde bu videodan haberim oldu. Ve anlık, konu sıcakken bir şeyler yazmanın yanlış olacağına karar verdim. Ve bekledim, bugün bir şeyler karalamanın doğru olduğuna inandım. Videoyu izlerken önce “reklam olabilir mi?” sorusu aklıma gelmedi dersem yalan olur. Sonra neden bu şekilde düşündüğümü kendime sorduğumda bu kadar düzgün konuşan, entelektüel ve aklı başında birinin böyle bir şey yapacağına ben değil beynim inanamadı sanırsam. Bize hep öğretilen, çaresiz, ekonomik durumu kötü ve toplum dışına itilmiş kişilerin intihar edebileceğiydi. Oysa ki istatiksel olarak emin olamasam da intihar vakalarında eğitimli kısımın daha fazla bu yöne meyilli olduğunu düşünüyorum. Mehmet videosunda üstüne basa basa bir kaç şeyi söyledi, bu durumdan kimse sorumlu değil ve düşündüm çıkış bulamadım kararım kesin vb…
14 dakikalık videoda o anlatırken elinde şarabı ile benim zihnimin derinliklerinde Attila İlhan’ın “An gelir” şiiri okunmaya başladı. Tek tek her cümleyi o konuşurken İlhan onun için yazıp, okuyordu. Hele şiirin son mısrasında “An gelir Attila İlhan ölür” dediğinde video bitmiş, o hoşçakalın çoktan demişti. Zihni ile savaşı kaybetmişti Mehmet…
Ben beynimizi en yakın kardeşlerime benzetirim. Hem bize bağlı hem de bağımsız tek organ bence… Kimi zaman sizi çok sever, kimi zaman sizinle rekabet eder ve çoğu zamanda yapacaklarınızı birbirine karıştırır. Boşuna dahilik ile delilik arasında ince çizgi de onun rolü yoktur. Ben Mehmet’in bu savaşının, kavgasının nedenin bizzat beyni olduğuna inanıyorum. Hayatında çoğu insan dibe kadar çökmüş sonra da tekrar çıkmıştır. Şimdi yaşadığım o günleri düşünüyorum da ne kadar çok beynimle savaştım. Ve sevinerek söylüyorum ki onu ben yendim ama yenemeyebilirdim de…
Farkında olmadan her gün beynimizle oynuyorlar, algılarımıza şekil veriyorlar. Beynimizi kendimize düşman ediyorlar. Özellikle ne kadar çok okur, araştırır, sanatsal yönlerimizi geliştirirsek o kadar beynimiz bağımsızlığını ilan ediyor. Biz kendi elimizle düşman ediniyoruz.
Hatırla yüksekten korktuğunu… Çocukken erik ağacının üstünden beyninin gazıyla atlayıp ayağını kırdığını… Ve yine bir gün ceviz toplamak için çıktığın ağacın üzerinden beynin “sen yaparsın, o zaman çocuktun şimdi eşek kadar adam oldun” dediğini… Ve o gazla atlayıp ayağını burktuğunu… Ve ” kafama s.çayım” dediğini… Beynin seninle gün içinde oyunlar oynamayı sever. Ya oyunu oynarsın onunla ya da o seninle oynar…
Mehmet Pişkin bence beyni ile oynadığı oyunu kaybetti. Kendi kendine yenildi… Onunla savaşamıyorsan öldürmek zorundasındır. Onun ölümü aynı zamanda senin ölümündür. Bu kısır döngü de ya varsındır ya yoksundur. O savaşamadığı beynini öldürmeyi seçti. Hem de o videoda onunla dalga geçerek… Videoyu izleyince dalga geçen bir adam görüyorsun. O dalgasını ne seninle ne de hayat ile geçiyor. Cümleleri iyi okuyun o diğer “ben”, beyninle dalga geçiyor. Sen mi büyüksün yoksa ben mi, göreceksinin ispatı yüzündeki mimiklerde saklı…
Yaşarken inanmadığı bir dünyadan, öldüğünde inanmadığı bir dünyaya gitmeyi yeğledi. Yanında en büyük ortağı, sırdaşı beynini istemedi… İlk defa yalnız kalmak istedi ve kaldı da…
Belki de bir gün Attila İlhan’da beyni ile savaşı kaybetmek üzereyken bu şiiri yazdı, kim bilebilir ki!
an gelir
paldır küldür yıkılır bulutlar
gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet
o eski heyecan ölür
an gelir biter muhabbet
çalgılar susar heves kalmaz
şatârâbân ölür
şarabın gazabından kork
çünkü fena kırmızıdır
kan tutar / tutan ölür
sokaklar kuşatılmış
karakollar taranır
yağmurda bir militan ölür
an gelir
ömrünün hırsızıdır
her ölen pişman ölür
hep yanlış anlaşılmıştır
hayalleri yasaklanmış
an gelir şimşek yalar
masmavi dehşetiyle siyaset meydanını
direkler çatırdar yalnızlıktan
sehpada pir sultan ölür
son umut kırılmıştır
kaf dağı’nın ardındaki
ne selam artık ne sabah
kimseler bilmez nerdeler
namlı masal sevdalıları
evvel zaman içinde
kalbur saman ölür
kubbelerde uğuldar bâkî
çeşmelerden akar sinan
an gelir
-lâ ilâhe illallah-
kanunî süleyman ölür
görünmez bir mezarlıktır zaman
şairler dolaşır saf saf
tenhalarında şiir söyleyerek
kim duysa / korkudan ölür
-tahrip gücü yüksek-
saatli bir bombadır patlar
an gelir
Attila İlhan ölür