16th Ekim, 2014 | by Ozan İlginoğlu
0“Cinnet” ile “Cennet”i birbirine yakın insanlardan mısınız?
“Cinnet” ile “Cennet” kelimeleri arasındaki aşırı benzerlikleri fark ettiğimden beri her sıkıntıya düştüğümde kullanırım. İki kelimeyi birbirinden ayıran tek şey bir “e” harfidir. Çok küçük bir harf anlamı bu kadar mı farklılaştırır! Çok sinirlendiğimde söylediğim en sık sözdür, “benim cennetim de cinnetim de bir harf kadar birbirine yakındır”.
“Benim cennetim de cinnetim de bir harf kadar birbirine yakındır”
Biz Akdeniz insanlarının genel özelliğini aslında tanımlar bu cümle. Bir anda kızarız, bir anda duruluruz. Kafamıza esen yaparız, birisi yap dediğinde uyuz olur inat ederiz. Bir film izlerken kadını, erkeği fark etmez usulca ağlarız. O sırada ışıklar yanmasın diye dua ederiz. Filmi evde izliyorsak davetsiz biri gelip ışığı yaktığında gözlerimizi oğuşturur, kızarmış numarası yaparız. Ama birisi sorarsa sadece sessiz kalırız. Yemek yemeyi çok severiz, balıklar, mezeler, otlar vb. Yaşam insanıyızdır.
Şarabı yudumlarken doğaya bakmayı, karşında oturan kişiyi gözlerine bakarak dinlemeyi severiz. Eğer sıkıcı bir konuksa yine de bozmayız, bazen sazı biz ele alarak konuyu yönlendiririz. Kimsenin mağdur olmamasını sağlarız. Sevdiğimizi mutlu etmeyi, küçük sürprizler yapmayı severiz. Bu özelliğimizi Akdeniz iklimi yaşantısına uzak birine anlatamayız. Çünkü onlara göre bu küçük hediyeler hep bir amaç için verilir. Biz hediyenin küçüklüğüne, büyüklüğüne bakmayız. Hediyeyi vereni aslında en büyük hediye kabul ederiz. Dedim ya bizim yaşam çizgimiz bir kalp atışı grafiğindedir. Sürekli inişli, çıkışlı eğriler çizer ama tabanda bir uzun çizgi çekmeyiz. Akdeniz, Ege fark etmez bir deniz görünce hemen kıyısına oturur, sigara tiryakisiysek sigaramızı, içkiyi seviyorsak içkimizi açar konuşmadan etrafı seyrederiz.
Bozgunculuk bizim karakterimizde yoktur
Bayramlarda adetlerimizi yerine getirmeyi kapıya gelen çocuklara şeker tutmayı, ceplerine harçlık koymayı severiz. Sevdiğimizle el ele kıra çıkmayı, orman ateşi etrafında göz göze oturmayı severiz. Deniz çocukları olmamıza rağmen bir istatistik olsa deniz de yüzmeyi bir çok insana göre bilmeyiz. Bu bizim öğrenemeyeceğimiz anlamına gelmez. Ya çocukluğumuzda ya da sevdiğimiz birinin başına gelenlerden dolayı en büyük çekincemizdir. Yine de grup etkinliklerinde arkadaşlarımızla denize girer, eğleniriz sonuna kadar. Bozgunculuk bizim karakterimizde yoktur. Nifak tohumları ekmek yerine ağaç ekmeyi, sebze yetiştirmeyi severiz.
İş başa düşerse sevdiklerimizi korumak adına geride hiçbir şeye bakmayız. İşte o yüzden cinnetimiz çok yakındır. Kızınca gözümüz bir şey görmez. Hedefe kilitlenir, hıncımızı sonuna kadar almayı isteriz. İnatçıyızdır, vazgeçilmezlerimiz vardır. Birileri onlara dokunmaya kalkarsa sonuna kadar savunuruz. Eğer bir arkadaş olarak sende vazgeçilmez olduysan sırtın yere gelmez. Kazık atmayı ve atanı sevmeyiz. Kazık atan bir arkadaşsa yavaş yavaş yol veririz. Eğer can arkadaşsa sevgiliye kurulan içki masalarından kurar kahroluruz.
Bu yazıyı sonuna kadar okuyup işte bu benim diyorsan, sen ne güzel bir insansın… Yok ben bu değilim diyorsan böyle insanları kazanmak zor kaybetmek kolaydır. Etrafında en yakın arkadaşlarını böyle insanlardan oluştur, ömrüne ömür gelsin. Ama dikkatli ol, malum bu insanların cenneti de cinneti de çok yakındır…