14th Ekim, 2014 | by Ozan İlginoğlu
0Hangi medya dördüncü güç?
Gezi parkı eylemini baştan sona size anlatmayacağım. Zaten yazımı yazdığım platformu okuyan sizler, benden bu konuda daha bilgili ve aktif olarak yer aldınız. Ben hani sürekli ayrıma uğrayan “öteki”ler var ya onlar için yazacağım. Bu yazıyı okumaya başlamışsan anla ki aynı düşüncedeyiz birbirimize reklam yapmayacağız. Hadi bakalım biz süperiz, biz harikayız değil derdimiz.
Derdimiz basit, bizim gibi düşünmeyenlerin neden düşünmediğini tüm evrensel kurallar içinde yanlış yanlıştır bilader denen düşünceleri nasıl doğru algıladıkları. Ve hangi psikoloji ile bunu yaptıklarını anlamaya çalışmak.
Bir de tabii herkesin her şeyi bildiği bir ülkede yazı yazmanın zorluğunu da görmek gerekir. Biz çoğu zaman doktor, bazı zamanlar avukat ve hep polisizdir. Bunu iyi bilip nacizane ekmeğini yediğim yaklaşık 10 yıldır çalıştığım bir alanda yazmanın doğru olacağını düşünüyorum. Görüldüğü üzere ben hiçbir şeyi bilmeyenlerdenim!
Bu kadar uzun bir giriş sonrasında ne yazacağımı merak ediyorsun değil mi? Başlıkta değindiğim gibi 1900’lü yıllardan itibaren özellikle ABD’de medyanın büyük bir güç olduğu anlaşılmaya başlandı.
1. Dünya Savaşı ve büyük bunalımın katkılarını unutmamak gerek. Biz de hep yasama, yargı, yürütme üzerine basa basa söylenirken,” medya” sessizce içten söylenip geçiliyor. Çünkü özellikle TV’ler salonumuzun baş köşesine geçtiğinden beri ailemizin en alim üyesi oldu. Onun dedikleri doğru tartışılmazdı. Ama “Gezi” eylemleri bu güvenilir arkadaşın yalancı olduğunu ortaya koydu.
Düşünün ki yıllarca sırrınızı, derdinizi paylaştığınız bir arkadşınızın yalancı olduğunu hatta en büyük yalancı olduğunuzu öğrendiğiniz gün ne olur. İşte medya hakkında halkımız böyle bir hayal kırıklığına yaşadı. Nasıl yani dedi! Enflasyon düşüyor, IMF’e kredi veriyoruz, 80 Anayasasını değiştiriyoruz, En mutlu halkız vb haberlerin hepsi yalan mıydı dedi!
Yaşanılan bu psikolojinin bize neler getireceğini diğer yazılarımda değineceğim. Ama hala klasik liberal devlet yönetiminde iktidarın yönetim kanallarından biri olan medyanın gücüne değinmedim.
Demokrasinin yaşayan insanların genlerine işlediği ülkelerde medya doğruyu doğru, yanlışı yanlış gibi elinden geldiğince söylemeye çalışır. Her zaman yüzde 40’lara kadar sapma vardır. Ama bizdeki gibi yüzde 95 yalan olmaz onu iyi biliyoruz.
Roma İmparatorluğu’nda eğer bugünkü medya olsaydı Sezar ölmezdi. Ama Sezar da bu kadar yönetirken yorulmazdı. Halk için bilgi vermek hep medya için amaç olmuştur. Gerçekler ise halkın anlayacağı dilden haber vermenin içine gizlenmiştir. Bu durumda masumane duygular ile körü körüne bu 4’ncü gücün kendimize hizmet ettiğine inanmaktır.
Tarih boyunca güç kimdeyse zayıflar hep onun yanında yer almıştır. Kar eden bir mekanizmanın devlet erkine yakın olması kadar doğal bir şey yoktur. Denge kantarın topuzunda sakldır. O topuz bizim gibi ülkelerde hep halkın tepesine binerken. Batılı ülkelerde arada sırada inmektedir.
Bu tespiti nasıl anlıyoruz. Bush yönetimine Irak’a girmesi için desek veren medya, Beyaz Saray önünde protesto eden insanları da göstererek bir nevi gerçeği anlatıyoruz imajını vermiştir.
Yazının en başına dönersek medya bir güçtür ama bu güç erkin gücüdür. Görünen o ki vatandaşın yeni gücü internet olma yolunda ilerliyor. Diğer aklıma takılanları bir dahaki yazılarda paylaşmaya çalışacağım…