14th Ekim, 2014 | by Ozan İlginoğlu
0Bizim oğlan marka olmuş birader !
Geçen gün otobüsle gidiyorum önümde 2 yaşlı beyefendi konuşuyorlar. Bildiğiniz kulak misafiri oldum. Ama hemen koca kulak demeyin otobüs içerisinde yaklaşık 2 metrelik bir çapta herkes bu konuşmayı dinliyor. Sesler gür, neşe patlaması tavan yapmış, ağızlar kulaklarda. Beyaz gömlekli beyefendi anlatmaya başlıyor. Birader geçen bizim oğlanın dükkanına gittim oğlan bildiğin marka olmuş dedi. Bu noktadan sonra ben beyaz gömlekli beyefendiyi pür dikkat dinlemeye başladım. Malum marka, bizim oğlan ve yaşlı adam üçgeninde olaylar gelişmeye başladı.
Beyaz gömlekli adam anlatmaya devam ediyor. 2 ay oldu bizim oğlan Çiğli’de döner dükkanı açtı ama yetiştiremiyor. Ne zaman gitsem yanına, durmadan çalışıyor dükkan hep kalabalık. Ve marka olmak için kartvizit, el ilanları, broşürler ve magnetler bastırmış bu işi çözmüş. Bizimki şimdi de reklam çektirecekmiş dedi. Onu dinleyen siyah gömlekli adam “vay be birader seninki aşmış “dedi.
Ben bu konuşmayı dinlerken aklımdan cümleler geçmeye başladı. Gerçekten bizim dönerci oğlan 2 ay içerisinde marka olmuş muydu ? Bence kurumsal kimlik oluşturma açısından çocuk bir adımı atmıştı ama erkendi. Marka olmamıştı, marka olma yoluna girmişti. Bunları tabii o beyaz gömlekli beyefendiye söyleyemezdim. Morali bozulurdu!
Çizgi altı çalışmalar kurumsal kimlik oluşturmada önemlidir
Çizgi altı çalışmalar kurumsal kimlik oluşturmada önemlidir. Ama marka tek başına bunlarla olmaz üzgünüm… Ben markalaşma olayını bir kızın çeyizlik hazırlamasına benzetirim. Yavaş yavaş bir nakış gibi işleyerek olur. Annelerimizin eskiden dantel ördükleri gibi sabırla adım adım olur. Bu olayı örneklendirerek devam edeyim. “Köfteci İbrahim’i kaçınız tanır. Bence güzel ve kaliteli köfte yapıyor ama daha marka değil. Onun yerine “Köfteci Ramiz” desem sizler biranda kafanızda bir logo, bir tat, bir duygu oluşturursunuz en önemlisi tanırsınız. İşte markalaşma olayı burada devreye girer. Köfteci Ramiz deyince aklınızda oluşan duygu, görsellik, koku ile Köfteci İbrahim deyince zihninizde oluşmayan bu duygular “marka” denen kavramı oluşturur. Bir de 2 ay içinde oluşabilecek kavram değildir. Firma’nın biri elimde 10 milyon liram var 2 ayda marka olacağım diye yola çıksın tüm parayı tüm iletişim kanallarına harcasın yine olmaz, yine olamaz.
Marka kavramının ortaya çıkışı
İlk “marka” kavramının çıkış dönemine bakarsak bir ürünü diğer üründen ayırmak için kullanılan tüm nokta ,çizgi, şekil vb. toplamıydı. O zamandan bu zamana değişen ve gelişen kavram artık içerisinde duygu, koku vb gibi unsurları da eklemiştir. Yaşanmışlıklar bile şimdi diğer ürünlerden ayrımında belirleyicidir. Tekrar en başa dönersek o beyaz gömlekli beyefendi haklıydı oğlu iyi iş yapıyordu belki de anlattıklarına bakarak doğru yoldaydı. Ama hem konuşmak hem anlatabilmek için bazı şeyleri çok erkendi. Daha tabir caizse kızımız nişanlılık dönemine yeni girmiş çeyizini yeni düzmeye başlamıştı. Bu nişanlılık döneminin sonunda evlilik olduğu taktirde bu dönerci oğlan bir marka olacaktır. Beyaz gömlekli beyefendi o zaman otobüste ” bizim oğlan marka” oldu dediğinde yanındaki adam “X döner değil mi” dediğinde herkes evet adam doğru diyor diyecektir.
Firmalarımız bazı şeyleri çok erken söylüyor ve çok erken kabul ediyor. Devamında yaşanan hayal kırıklıkları ile bugün gözler çok ağlıyor. Bu sadece marka kavramı için değil tüm işletme unsurları açısından da geçerlidir. O yüzden emin adımlarla ilerlemek için bazı şeyleri bilmemiz gerek. Eğer bilmiyorsak yardım almalıyız 3-5 kuruşa bakmadan kalıcı olmak cepteki parayı bol sıfırlı yapabilmek için.